Bilemiyorum, yazabileceğim bir başlığım yok, bir hitabım yok sana uyacak. Ama bir hikayem var; başlangıcı olan ama bitmeyen. Her dinlediğimde ağlasam da; hiç bıkmadığım, bitmesini istemediğim... Bir de kitabım var; kapağı ve sayfa numaraları olmayan ama her sayfasında adın; her kelimesinde acım yazan. Zaten hayat dediğin bu değil mi? Bir miligram mutluluğu çekmek için, bir ton acı yutmak. Aynı filmi sürekli izlemek değil mi? Sonra da kendine sormak: "Ben bu filmi daha önce görmüştüm sanki".
Söylemek istediğim o kadar çok şey var ki... Ama susuyorum. Eminim sen de duymak istemezdin. Zaten duysan ne yapabilirsin ki? Biri beni sever, ben seni, sen başkasını, o başkasını. Hayat zaten "sevdiğinin başkasını, onun sevdiğinin ise bir başkasını sevmesi" değil midir? Değildir di mi? Değildir umarım. Bilmiyorum, bilemiyorum. Öğretmeni çok isterdim.
24 saatim tamamen yollarda geçti. Uykusuzluk, yolculuk, soğuk vs. rahatsız etmedi beni. Seni düşündüm. Yanımda olmanı çok isterdim. Yolların bozukluğundan yakınmanı çok isterdim. Kolanı içememene gülmek, seninle dalga geçmek isterdim deliler gibi sallanırken otobüs. Kafamı koltuğa değil de omzuna dayamak isterdim. Kazağımı çıkartıp üstüne örtmek isterdim. Sen uyurken omzumda, camdan dışarı bakmak isterdim. Belki o zaman dağlardaki kar ya da göldeki su benim için birşeyler ifade ederdi. Belki anlamlı kılardı camda yansıyan sülüetin onları. Belki...
İnsanların dediklerini hep önemsedim. Her zaman hakkımda söyleyeceklerini düşündüm; ona göre yönlendirdim hayatımı. Giyim kuşam değil konu. Mesela eskiden "Aaa ne yapmış, nasıl başarmış" tarzı ünlemli cümleler kurmasını isterdim insanların. Bazen bunu kısmen başardığımı düşünürdüm. Ama umursamıyorum artık. Artık duymak da istemiyorum kendi hakkımda bişey. Sadece şunu söylemek isterdim sana: "ben de seni seviyorum".
Bilemiyorum, ve yine sana soruyorum: Sen olsan seni görmeye gelir miydin? Seni bu kadar özler miydin? Sen de bilemiyorsun değil mi? Ama sen, ben olma. Ağlama sen sana, benim sana ağladığım gibi.
alıntı