Merhaba, yine ben. Hani artık nefret ettiğin o kişi. Sana verdiği değerden daha fazla kötülük eden kişi. Hatırlamışsındır umarım. Uzun zaman oldu belki de görüşmeyeli ve yine hissettiriyorsun kendini derin yazılarda. Gölge olmuş artık her şey ve sen nefretini daha da vurguluyorsun gün karardıkça. Kim bilir belki tekrar gündüzü, gökyüzünün mavisini görürüm. Ama sen değmezsin ki bu ufuklara. Sensizlikte güzel olur buralarda, verdiklerimizi kaybettiğimiz zaman gördük zaten kim olduğumuzu. Ben ; kötü adam. Sevmeyi bilemeyen adam. Sen ise kaybeden.
Bu mektubu aldığında sakın aklına getirme hatıraları veya beni. Sadece gazete kupüründen kesilmiş bir yazı gibi düz ve soluksuz oku. Değmez soluklanıp, heyecanlanmak bu saatte. Artık gece oldu. Kimse görmez derler geceleri, yalan, sakın inanma. Daha çıplaktır geceleri aslında, daha soğuktur. Üşür geceleri, senin çıplak olduğun zamanlar gibi. Ama sen gecelere de değmezsin. Geceler yalnızdır, hüzünlü bakışlar içerisinde kayar ay, utanır, kızarır rengi. Eğer başını yavaşça, kaybolur uzak diyarlara. Sonra değişiktir yarasaların sesleri. Bazılarını korkutur gündüzden kalma, bazıları ise içsel bir çığlık der onlara. İnsanlar yavaş yavaş azalır geceler ilerledikçe. Hayalden uzaktır bunlar. Ve doğa ispat eder tek hakim olduğunu gecenin en görülmez saatlerinde. Artık sadece, o ve ben varım. Yaşadıklarım benim hissettiklerim. Keşke sen de görebilsen bunları ama dediğim gibi sen değmezsin gecelere... GECELER SOĞUK...
İstediğin budur umarım, güzel prenses. Bak artık sana emirler de yağdırmıyorum sevgi üstüne, aşk üstüne. Senin tabirinle canını da sıkmıyorum. Artık bir kuş gibi özgürsün. Aman fazla yukarılara uçma, tehlikelidir. Göreceklerin korkutabilir seni, saf olan yok oralarda. Yükseldikçe belirsizleşir her şey, senin benim yanımdan yükselip gitmen gibi olur sonra. Dikkat et bunlara. Bir köşe yazarının tavsiyesi dersin, eğer soran olursa. Ucuz gazetelerden birinde okudum dersin. Artık uçma vaktidir senin için, tabii uçabilirsen...
Umarım kızmamışsındır bana. Sadece içimi dökmek istedim şu kağıt parçasına. Kendimi kaybettiğim her saniye seni düşünmek yordu beni belki de. İsteksizce geçtim insanların karşısına, hep seni aradım onların aynasında. Her an sana yansımak istedim, sana doğmak istedim. Ama hep bir engel koydun sen, senden bir parça. Artık kocaman bir duvar oldu bunlar, aşılması inadımı kırarcasına. Ne yazık ki artık hiç bir eylemim yok orayı aşmak gibi. Sadece bakıyorum oraya, üzülmek pişmanlık getirmiyor artık bana. Ve ben eylemimi yine devam ettiriyorum hep senden kaçarcasına...
Belki de hiç okumayacaksın bu mektubu. Ben yine de söyleyeyim. Bu bir ayrılık mektubudur güzelim. Anlamazsın diye söylemedim sakın alınma, sadece sonunu okursun belki diye. Nasıl olsa üzülmüyorsundur, kapıyı çekip gittiğin günkü gibi. Nasıl olsa düşünmüyorsundur, yaşadığımız her anın boş olduğunu söylediğin gibi. Ve bende sana diyorum ki nasıl olsa vicdan var, en büyük yargıç gibi.....