İç Huzur Nasıl Sağlanır? Şirketlerdeki Performans Nasıl Zirveye Çıkarılır?
Hepimizin hayatta en çok istediği şey, mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmektir! Mutlu bir yaşam için en önemli faktör iç huzurdur! İç huzurumuzun yerini hayattaki başka hiçbir şey dolduramaz! Büyük başarılara imzamızı atabiliriz, çok zengin ve varlıklı olabiliriz ama gerekli iç huzura sahip değilsek gerçek manada mutluluğu tadamayız! Hayatımızdaki mutluluğu hep dışarıda bir yerlerde, başka insanlarda ararız! Kimilerimiz çok çalışıp servet edindiğinde, kimilerimiz karşı cinsden doğru insanı bulduğumuzda mutlu olacağımıza inanırız!
Bu sebeple kimilerimiz gençliğimizin en güzel yıllarımızı çok para kazanma ve servet edinme hırsıyla -hatta sağlığımızı kaybetme pahasına- harcarız! Çünkü birileri bize çok para kazanır, servet edinirsek mutlu ve huzurlu bir yaşam süreceğimiz telkin edilmiş ve buna inandırılmışızdır! Gençlik yılları geçer bazılarımız zengin ve varlıklı, bazılarımız hala yerinde sayıyor, zengin ve varlıklı olanları onun bunun hakkını yiyerek zengin olduğu yönünde suçlayarak kendimizi avuturuz (atalarımızın dediği gibi “zenginin malı züğürdün çenesini yorar!”) Zannederler ki zenginler mutlu mutlu yaşamaktadırlar! Her şeye sahipmiş gibi görünmelerine rağmen bir türlü mutluluk ve iç huzuru yakalayamamışlardı r nedense! Zenginleştikçe dertleri ve huzursuzlukları azalacağına, aksine artmıştır! Neden peki? Bazılarımız da büyük bir zenginlik ve servet edinmiş olmalarına rağmen bir de bakmışlar ki gençlik denen büyük bir servet ellerinden gitmiş! Hayat ne garip değil mi?
Çevremde sık sık şahit olduğum bir durum var: Genç sağlıklı bir arkadaşımız, yoldan son model pahalı bir araba görür ve içi gider (işte hayallerimdeki araba!), bir de bakar ki saçı sakalı ağarmış yaşlı bir beyefendi kullanıyor arabayı! Genç çıldırır, onun gibi genç delikanlı varken saçı sakalı ağarmış birinin ne hakkı var öyle arabaya binmeye! Genç çok çalışır, zengin ve varlıklı biri olur, saçı sakalı ağarır ama sonunda son model bir arabaya biner! Bu sefer başka bir genç bu eski delikanlıya bakıp aynısını düşünür! Bizim eski delikanlı da, tekrar sağlıklı genç, dinamik bir delikanlı olmak için bırakın altındaki arabayı tüm servetini vermeye hazırdır! Tekrar içi gider, ama bu sefer genç bir delikanlı olabilmek için!
Mutlu olmak için kimilerimiz karşı cinsle ilişkiye gireriz! Doğru insanı bulduğumuzda mutlu olacağımızı düşünürüz! Bu sebeple (tabi ki çift olmaya yönelik hayvansal içgüdülerimiz de var) karşı cinse ilgimiz artar! Her yeni ilişkiye girdiğimizde doğru insanı bulduğumuzu zannederiz! Aradan zaman geçer, ilgi azalır, o kişinin doğru insan olmadığına karar veririz! Hayatımızdaki doğru insanı arıyoruz da acaba biz ne kadar doğruyuz acaba?) Aşkla başiayan evlilikler yıkılır! Peki neden?
Herhangi bir şeyi ne kadar iyi yapıp yapmadığımızı, içimizde duymaktan hoşlandığımız huzurun derecesiyle ölçeriz! İç huzurumuz, bizim iç dengemizi ölçen bir alet gibidir! En yüksek değerlerimiz ve en derindeki inançlarımızla uyum içinde yaşadığımızda, yani kendimizle ve hayatla mükemmel bir uyum içinde olduğumuzda, içimiz huzurla dolar ve bu bizi mutlu eder! Ancak herhangi bir nedenle değerlerimizden taviz verip, kendi benliğimize karşı çıkarsak, bundan ilk etkilenecek olan içimizdeki huzurdur!
İç huzuru ve uyumu, arkadaşlarımız ve ailemizle olan ilişkilerimizden tutun da, çalıştığımız işler ve organizasyonlara kadar tüm ilişkilerimizde en üst performansı gösterebilmemiz için gerekli ve hayati derecede önemlidir! İnsanlar arasındaki bütün etkileşimler, uyumlu ilişkilerle zenginleşirler! Tüm davranışlarımız, ahlaki değerlerimiz, görgü kurallarımız bizim başka insanların huzurlarını bozmadan kendi huzurlarını sağlama arzularına göre düzenlenir! İçimizde huzur ne denli güçlüyse, çevremize o denli huzur yayarız! Aynı şekilde içimizde ki huzursuzluk ne denli güçlüyse çevremize huzursuzluk saçarız! İçte olmayan dışa yansımaz!
Bir kurum ve şirketin içindeki huzur, çalışanların arasındaki uyumla ölçülür! Üretken ve kar eden şirketler çalışanların kendilerini iyi hissettikleri şirketlerdir! Bu kişiler çalışırken kendilerini güvenli ve huzurlu hissederler! İş yükleri çok ve çalışma tempoları yüksek bile olsa içleri huzurludur! Bu sayede iş doyumu ve üretkenlikleri yüksektir!
Tüm devlet kurumları ve özel şirketler de gözlemlediğim en büyük problem iletişim! Her problemin altında mutlaka iletişimden kaynaklanan bir problem var! İletimdeki problemler de kendini ve diğerlerini yeterince iyi tanıyamamaktan doğan yanlış anlamalardan ve önyargılardan oluşur! Kişi kendini ve diğerlerini ne kadar iyi tanırsa iletişimi o oranda güçlenir!
Seminerlerime genellikle güçlü bir benlik tasarımı ile başlar katılımcıların benliklerini güçlendirerek başlarım! Eğer kazara oradan geçen biri olursa benim insanların egolarını beslediğimi ve benim de bir egoist olduğumu düşünür! ( gayet normal, çünkü sıradan insanlar olayları sadece gördüğü kadarıyla, sorgusuzca değerlendirir ve önyargıyla hüküm verirler!) Aynı şekilde usta bir ressam resmi üzerinde çalışırken tuvale baktığımızda anlamsız şekiller görürüz! Ressam ustalığını resmine aktarır, anlamsız görünen şekillere hayat verir ve ortaya muhteşem bir tablo çıkar! Resim tamamlanmadan ne ressamın ressamlığını, ne de resmin kalitesini ölçemeyiz! Seminerlerimin ilk kısmından sonra güçlenen benlik şekillendirilerek tekrar içe yerleştirilir ve güç kaynağı işlevi görür! İletişim kısmında ben’den bize geçilir! Benliğin gücü birliğin gücüne dönüşür! Bu da güçlü bir sinerji oluşturur! Aynı, bir zincirin gücü halkaların ve aralarındaki bağların gücüyle ölçülürse, birliğin gücü de benliklerin ve aralarındaki bağın gücüyle ölçülür! Benliğin gücü birliğin gücünün içinde kaybolur! Güçlü benlikleri güçlü bir birliğe dönüştürülebilen işletmelerde çalışanların performansında ve şirketin üretkenliğinde müthiş bir patlama oluşur! Performans zirveye çıkar? Bunu başarabilen şirketler de zirveye oynar!
Bazılarından benim ha bire kendini öven, kendine aşık bir narsist olduğum yolunda mailler geliyor! Ve ben bu mailleri görünce katıla katıla gülüyorum! Eminim ki beni tanıyanlar da gülüyordur! Hele bi durun resmimizi tamamlayalım! Bu ne acele! İşte yazının dezavantajı da bu! Önyargılarla tetiklenince ortaya suçlamalar çıkıyor! Sizlerle yazılarım vasıtasıyla artık yabancı olmadığımızı düşünüyorum! Hayatımda dürüstlük ve açıklığa çok önem veriyorum! Sakın ola ki maillerim yanlış anlaşılmasın! Sakın ola ki çalıştığınız iş yerinde ben iyiyim, ben harikayım diye dolaşmayın! Yoksa o işletmede ömrünüz kısa olur! Sizi tehlike görüp biletinizi keserler! Benim maillerim sürecin bir parçası sadece! Bağımsız çalışıyorsanız, insanlar sizi rakip görüp topa tutarlar! (Nette beni yanlış anlayıp topa tuttukları gibi! Allah’ın izniyle hepsinin hakkından geliriz evelallah! J Ama meydan okumayı ve mücadeleyi seviyorum! Kendimi ateşlemek için kullanıyorum! )Olumlu içsel konuşmalar ve takdirleri de içinizden yapın! (sizi tanıyan, seven, bilen, değer veren, bu sözleri yanlış anlamayacak bir çevredeyseniz, açık açık kullanın, hatta onlara da öğretip bir arada yapın!) Bu sebeple insanlara karşı sevgi ve anlayış gösterelim, kimsenin kalbini kırmayalım, alçakgönüllü ve mütevazi (tabi ki kendi değerimizi ayaklar altına almadan!) bir çalışan olalım! Beni tanıyanlar alçakgönüllü ve mütevazi biri olduğumu söylerler, ve öyleyim! J Güçlü benliğimin insanlarla ilişkilerime bir zararı yok! Aksine karşımdakilere güven veriyor! Çünkü ben onları tüm içtenliğimle seviyor ve onların iyiliği için çalışıyorum! Güçlü benliğim yalnızca seminerlerimde katılımcıların benliklerini güçlendirmek ve birleştirmek söz konusu olduğunda ortaya çıkıyor!
İç huzuruyla ilgili en muhteşem gerçek, bunun bizim normal ve doğal halimiz olmasıdır! Mutluluk her birimizin en temel hakkıdır! Mutluluk bize aittir, bizim içimizdedir! Mutluluk, tesadüfen bir şans yakaladığımızda yaşadığımız bir tecrübe değildir! Ruhumuzun huzuru, varlığımızın merkezindedir! İç huzurumuz her şeyden tad almamızın en temel ön şartıdır!
İç huzurumuzu sağlamak hayatımızın ana ilkesi olmalıdır! Diğer tüm amaçlarımızı içine alan ve onları kapsayan bir özellik taşımalıdır! Başarımız, kendi mutluluğumuzu ne derece elde ettiğimize, gönül hoşluğumuzun ne kadar olduğuna ve kendi varlığımızdan ne denli memnun olduğumuza göre değerlendirilmelidir ! Hayatımızdaki gerçek başarı, aklımızın ve ruhumuzun huzur içinde olması demektir!
Mutluluk ve huzur kendi içimizdedir ve bunu kendimizden başka hiç kimse sağlayamaz!
İç huzurumuzu kendimiz için bir hedef olarak belirler ve her şeyi bizi bu hedefe ulaştıran veya geciktiren etkenler olarak planlarsak, asla bir hata yapmayız! Doğru şeyleri yapar ve doğru şeyleri söyleriz! Daha üstün ilkeler göre hareket eden bir kimse haline gelir kendimizi mükemmel hissederiz! İşte kişisel mükemmellik yolundaki hayati derecede önemli adımlardan biri iç huzurudur!
Peki iç huzurumuzu sağlamayı bir hedef olarak düşünürsek, onu elde etmek için neler yapmalıyız? Mutluluk ve huzuru kökleştirip kalıcı kılmanın bir yolu var mı? Varsa nasıl? Böyle bir yöntemi keşfetmenin bedeli nedir sizce? Bunun için ne verir, neler yapar, nelerden vazgeçerdiniz?
İç huzurunuz hep sizinle olsun!…
Bugün her ne yaparsak yapalım, içtenlik ve sevgiyle yapalım!...
Unutmayalım ki, kalıcı olan tek şey içtenlik ve sevgiyle yapılandır!...
Kendinize çoook iyi bakın arkadaşlar!.. .
Muhteşem bir gün geçirmeniz dileğiyle!...
Adem Altay