Ve ben sustum,
Gökyüzü sustu,
Toprak sustu,
Gece sustu
Bir koca dünya sustu karanlıkta
Kara zindanlar sustu
Vakit sustu,
Sabır sustu,
Ümit sustu
Olanca gücüyle hayat sustu...
Ah efendim, nicedir düştüm gül ormanına
Bir yanda kervanlar yürüdü, diğer yanda ben
Mavilere sürerek dilimin kandilini
Daldım ışıltısına güzelliklerin
Yani susmaların,
Yani hayatın...
Yenilmişliğime ver sessizliğimi
Bir rüzgara bile sözüm geçmiyor,
Efendim!
Ölüm, soluklanıyor gecelerimde
Yüzyıldır soğuk bir düşte yatıyorum besbelli
Varlığım orda, varsın olsun, hissetmiyorum
Bırakıp gidiyor ya, asil direncim
Nerde olduğu önemli değil kuvvetin!
Düşlerimde kabartma sureti sevgilinin
Beni dinlemeden mi gidiyorsun efendim?
Yalnız odalarda kalmışım veya kalabalık
Şehrin caddelerinde kendimi bulamam ki ben!
Gözlerimi örter kırgın deniz, paslı su
Ve kıyameti çöllerin...
Ah efendim, gül koklarım yokluğunda çağır beni
Yeter ki, şefaat üfle omurgasına ruhumun
O gün, susma günü yattığım keskin bıçakta
Aşk yine, hasret yine, senin yolunda adımlarım
Bir kıyama şahlanır, aşkında durulur...
Yitirdiğim düşleri buldur bana efendim
Çıkmaz sokaklarında şaşırdım hayatımın!
Şimdi susma zamanı:
Sözü,
Sesi
Ve düşü.