|
| Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Hazan TECRÜBELİ ÜYE
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 06/09/08
| Konu: Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri C.tesi Eyl. 27, 2008 12:48 pm | |
| Necip Fazıl Kısakürek şiirlerini buradan paylaşabilirsiniz. | |
| | | Hazan TECRÜBELİ ÜYE
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 06/09/08
| Konu: Geri: Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri C.tesi Eyl. 27, 2008 12:48 pm | |
| KALDIRIMLAR
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık. Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor; Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler... Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor; Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi; Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta; Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum! Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta; Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin; İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler. Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin; Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları! Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim; Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya; Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi. Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya, Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..
NECİP FAZIL KISAKÜREK | |
| | | Admin Admin
Mesaj Sayısı : 1494 Nerden : Yaşamla Ölüm Arasından... Lakap : Bir Garip Yolcu Kayıt tarihi : 05/09/08
| Konu: Geri: Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri Perş. Ekim 23, 2008 5:24 am | |
| UYAN YARİM Uyan yarim, uyan, söndü yıldızlar, Gün, karşı tepeden doğmak üzredir. Her sabah güneşi seyreden kızlar, Mahmur gözlerini oğmak üzredir. Uyan yarim, sesler geldi derinden, Karanlık oynadı, koptu yerinden; İlk ışık, kapının eşiklerinden, Şimdi bir gölgeyi koğmak üzredir. Sevgilim, kapımı çaldı aydınlık, Baygın gözlerimi aldı aydınlık, İçimde tıkandı, kaldı ayrılık, Bu aydınlık beni boğmak üzredir. NECİP FAZIL KISAKÜREK | |
| | | Admin Admin
Mesaj Sayısı : 1494 Nerden : Yaşamla Ölüm Arasından... Lakap : Bir Garip Yolcu Kayıt tarihi : 05/09/08
| Konu: Geri: Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri Perş. Ekim 23, 2008 5:25 am | |
| HATRINA DÜŞECEĞİM Kopkoyu bir sis içinde bir akşam Hatırına düşeceğim belki Bir an ıslayacak yağmur yüzünü Birden o tatlı demleri hatırlayacaksın Sonra sıcak yatağında uzun uzun Ağlayacaksın Ağlayacak.! Boğazında bir şeyler düğümlenecek Ah yanımda olsaydı diyeceksin Tüm yıldızlar gülecek haline Ay'da göz kırpacak İliklerine işleyecek bensizlik Kahrolacaksın...! Bir sigara tüttüreceksin ihtimal Ufku seyredeceksin saatlerce Bir rüzgar kopçalayacak yüzünü Sonra hayalim gelecek karşına Bir Şiirimi mırıldanacaksın Hıçkıracaksın..! Gönlünden atamadığın gibi kafandan da Silemeyeceksin beni düşlerine gireceğim her gece İnce bir hüzün bürüyecek yüzünü Ve çırılçıplak gerçekleri o zaman Anlayacaksın..! Sonra bir şeyler yazmak isteyeceksin Kafan gibi kaleminde işlemeyecek Unutmak isteyeceksin her şeyi Ama unutamayacaksın hiç bir şeyi Kıvranacaksın.! NECİP FAZIL KISAKÜREK | |
| | | gülşah TECRÜBELİ ÜYE
Mesaj Sayısı : 770 Nerden : istanbul Kayıt tarihi : 18/10/08
| Konu: Geri: Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri Cuma Ekim 24, 2008 10:35 am | |
| SAKARYA ŞİİRİ
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya: Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir: Oluklar çift, birinden nur akar, birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kainat: Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne? Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine:
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için. Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabb'im isterse, sular büklüm büklüm burulur. Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakarya'm, sana mı düştü bu yük? Bu dâvâ hor, bu dâvâ öksüz, bu dâvâ büyük!..
Ne ağır imtihandır, başındaki Sakarya! Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal; Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan: Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan!
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân; Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu? Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna? Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir? Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler; Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabına eş kayna kayna Sakarya. Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su: Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek: Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl! Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, saf çocuğu, mâsum Anadolu'nun, Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşıyle ıslanmış hamurdanız; Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader; Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz: Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya: Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!
NECİP FAZIL KISAKÜREK | |
| | | asilkaan ÜYE
Mesaj Sayısı : 8 Kayıt tarihi : 28/10/08
| Konu: Geri: Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri Salı Kas. 04, 2008 5:08 pm | |
| BEKLENEN Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar. Ne de şeytan, bir günahı, Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni, Yokluğunda buldum seni; Bırak vehmimde gölgeni, Gelme, artık neye yarar? | |
| | | Hazan TECRÜBELİ ÜYE
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 06/09/08
| Konu: Geri: Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri Salı Kas. 11, 2008 9:30 am | |
| BENDEDİR
Ne azap, ne sitem bu yalnızlıktan, Kime ne, aşılmaz duvar bendedir, Süslenmiş gemiler geçse açıktan, Sanırım gittiği diyar bendedir.
Yaram var, havanlar dövemez merhem; Yüküm var, bulamaz pazarlar dirhem. Ne çıkar, bir yola düşmemiş gölgem; Yollar ki, Allah'a çıkar, bendedir.
NECİP FAZIL KISAKÜREK | |
| | | mcnn38 TECRÜBELİ ÜYE
Mesaj Sayısı : 171 Doğum tarihi : 24/10/80 Kayıt tarihi : 20/10/08
| Konu: Geri: Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri Salı Kas. 11, 2008 1:45 pm | |
| AŞK VE KORKU
Aşk korkuya peçedir, korku da aşka perde, Allah'tan nasıl korkmaz, insan Onu sever de...
NECİP FAZIL KISAKÜREK | |
| | | mcnn38 TECRÜBELİ ÜYE
Mesaj Sayısı : 171 Doğum tarihi : 24/10/80 Kayıt tarihi : 20/10/08
| Konu: Geri: Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri C.tesi Kas. 15, 2008 1:52 pm | |
| GECEYE ŞİİR
Kalbim bir çiçektir,gündüzler ölgün; Gelin,gelin,onu açın geceler! Beni yadedermiş gibi,bütün gün Ötün kulağımda,çın,çın,geceler!
Geceler çekmeyin benim için hüzün, Gelin siz,ruhumu tenimden süzün; Bırakın naşımı yerde gündüzün, Gölgemi alın da kaçın geceler!
N.F.K | |
| | | Admin Admin
Mesaj Sayısı : 1494 Nerden : Yaşamla Ölüm Arasından... Lakap : Bir Garip Yolcu Kayıt tarihi : 05/09/08
| Konu: Geri: Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri Salı Kas. 18, 2008 5:45 am | |
| BU YAĞMUR
Bu yağmur, bu yağmur, bu kıldan ince, Nefesten yumuşak, yağan bu yağmur. Bu yağmur, bu yağmur, bir gün dinince, Aynalar yüzümü tanımaz olur.
Bu yağmur, kanımı boğan bir iplik, Tenimde acısız yatan bir bıçak. Bu yağmur, yerde taş ve bende kemik, Dayandıkça çisil çisil yağacak.
Bu yağmur, delilik vehminden üstün, Karanlık, kovulmaz düşüncelerden. Cinlerin beynimde yaptığı düğün, Sulardan, seslerden ve gecelerden...
Necip Fazıl Kısakürek | |
| | | Hazan TECRÜBELİ ÜYE
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 06/09/08
| Konu: Geri: Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri Çarş. Kas. 26, 2008 7:30 am | |
| Yolculuk
Yolculuk, her zaman düşündüm onu; İçimde bu azgın davet ne demek? Oraya, nerdeyse güneşin sonu, Uçmak, kayıp gitmek, kaçıp dönmemek.
Altımdan kaydırdı bir el minderi; Herkes yatağında, ben ayaktayım. Bir gece, rüyada gördüğüm yeri, Gözlerim yumulu, aramaktayım.
Beni çağırmakta yabancı dostlar; Bu dostlar ne güzel, dilsiz ve adsız. Eski evde, şimdi bir başka ev var: Avlusu karanlık, suları tadsız.
Her akşam, aynı yer, aynı saatte, Güneşten eşyama düşen bir çubuk; Yangın varmış gibi yukarı katta, Arkamdan gel diyor, sessiz ve çabuk!
Başım, artık onu taşımak ne zor! Başım, günden güne kayıtsız bana. Dalında bir yaprak gibi dönüyor, Acı rüzgarların çektiği yana...
Necip Fazıl Kısakürek | |
| | | Hazan TECRÜBELİ ÜYE
Mesaj Sayısı : 354 Kayıt tarihi : 06/09/08
| Konu: Geri: Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri Çarş. Kas. 26, 2008 7:31 am | |
| Muhasebe
Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri! Sadece beyni zonklayanlardan biri!
Bakmayın tozduğuma meşhur Babialide! Bulmuşum rahatımı ben bir tesellide.
Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası! Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası?
Evet, kafam çatlıyor, güya ulvi hastalık; Bendedir, duymadığı dertlerle kalabalık.
Büyük meydana düştüm, uçtu fildişi kulem; Milyonlarca ayağın altında kaldı kellem.
Üstün çile, dev gibi geldi çattı birden! Tos!! Sen cüce sanatkarlık, sana büsbütün paydos!
Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle; Ve cemiyet, cemiyet, yok edilen güruhiyle...
Çok var ki, bu hınç bende fikirdir, fikirse hınç! Genç adam, al silahı; iman tılsımlı kılınç!
İşte bütün meselem, her meselenın başı, Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı!
Tırnağı en yırtıcı hayvanın pencesinden, Daha keskin eliyle, başını ensesinden,
Ayırıp o genç adam, uzansa yatağına; Yerleştirse başını, iki diz kapağına;
Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi? Yetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi!
Dışımda bir dünya var, zıpzıp gibi küçülen, İçimde homurtular, inanma diye gülen...
İnanmıyorum, bana öğretilen tarihe! Sebep ne, mezardansa bu hayatı tercihe?
Üç katlı ahşap evin her katı ayrı alem! Üst kat: Elinde tespih, ağlıyor babaannem,
Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve aşıkları, Alt kat: Kızkardeşimin (Tamtam) da çığlıkları;
Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim; Buyrun ve maktaından seyredin, işte evim!
Bu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş! Koku iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş...
Rahminde cemiyetin, ben doğum sancısıyım! Mukaddes emanetin dönmez davacısıyım!
Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana; Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.
Zaman, korkunç daire; ilk ve son nokta nerde? Bazı geriden gelen, yüzbin devir ilerde!
Yeter senden çektiğim, ey tersi dönmüş ahmak! Bir saman kağıdından, bütün iş kopya almak;
Ve sonra kelimeler; kutlu, mutlu, ulusal. Mavalları bastırdı devrim isimli masal.
Yeni çirkine mahkum, eskisi güzellerin; Allah kuluna hakim, kulları heykellerin!
Buluştururlar bizi, elbet bir gün hesapta; Lafını çok dinledik, şimdi iş inkilapta!
Bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni! Sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez Yeni!
Karayel, bir kıvılcım; simsiyah oldu ocak! Gün doğmakta, anneler ne zaman doğuracak
Necip Fazıl Kısakürek | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri Çarş. Kas. 26, 2008 8:12 am | |
| Tam Otuz Yıl
Tam otuz yıldır saatim işlemiş ben durmuşum; Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum...
Necip Fazıl Kısakürek |
| | | N.F.K TECRÜBELİ ÜYE
Mesaj Sayısı : 154 Nerden : buca/izmir Kayıt tarihi : 04/03/09
| Konu: Geri: Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri Perş. Mart 05, 2009 2:47 pm | |
| ZİNDANDAN MEHMET'E MEKTUP
Zindan iki hece Mehmetim lafta ! Baba katiliyle baban bir safta! Bir de geri adam boynunda yafta... Halimi düşünüp yanma Mehmed' im! Kavuşmak mı?... Belki... Daha ölmedim!
Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli, Kırmızı tuğlalar altı köşeli. Bu yolda tutuktur hapse düşeli... Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak. Ne ayak dayanır buna, ne tırnak
Bir alem ki, gökler boru içinde! Akıl almazların zoru içinde. Üstüste sorular soru içinde: Düşün mü, unut mu, sus mu, konuş mu? Buradan insan mı çıkar, tabut mu?
Bir idamlık Ali vardı, asıldı Kaydını düştüler, mühür basıldı. Geçti gitti, bir kaç günlük fasıldı. Ondan kalan, boynu bükük ve sefil; Bahçeye diktiği üç beş karanfil...
Müdür bey dert dinler bu gün 'maruzat'! Çatık kaş... Hükümet dedikleri zat... Beni Allah tutmuş kim ede azat? Anlamaz; yazısız, pulsuz dilekçem... Anlamaz ruhuma geçti bilekçem!
Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil; Sayım var, maltada hizaya dizil! Tek yekün içinde yazıl ve çizil! İnsanlar zindan da birer kemiyet Urbalarla kemik, mintanlarla et.
Somurtuş ki bıçak, nara ki tokat; Zift dolu gözlerde kat kat... Yalnız seccademin yüzünde şefkat; Beni kimsecikler okşamaz madem; Öp beni anlımdan, sen öp seccadem!
Çaycı, getir ilaç kokulu çaydan! Dakika düşelim senelik paydan! Zindanda dakika farksızdır aydan. Karıştır çayını zaman erisin; Köpük köpük, Duman duman erisin!
Peykeler duvara mıhlı peykeler; Duvarda, başlardan, yağlı lekeler, Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler Duvar katil duvar, yolumu biçtin! Kanla dolu sünger... beynimi içtin!
Sükut... kıvrım kıvrım uzaklık uzar; Tek nokta seçemez Dünyadan nazar. Yer yüzü boşaldı, habersiz miyiz? Güneşe göç varda kalan biz miyiz?
Ses demir, su demir ve ekmek demir... İstersen demirde muhali kemir, Ne gelirki elde kader bu emir... Garip pencerecik, küçük, daracık; Dünyaya kapalı, Allah'a açık.
Dua dua, eller karıncalanmış; Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış. Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış... Bir soluk, bir tütsü bir uçan buğu İplik ki incecik, örer boşluğu.
Ana rahmi dahi şu bizim koğuş; Karanlığındadır, yeniden doğuş... Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş! Sen bir devsin yükü ağırdır devin! Kalk ayağa dim dik doğrul ve sevin!
Mehmed'im sevinin başlar yüksekte! Ölsekte sevinin, eve dönsek de! Sanma bu teker kalır tümsekte! Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir! Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir! | |
| | | | Necip Fazıl Kısakürek Şiirleri | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |