İslamoğlu Hocanın Verdiği Cevap Ve İstediği Şey Hepimiz İçin Geçerli Aslında.. Bu Olayı Hoca Bir Ders Esnasında da Anlatmıştı.. Hoca Orda da Anlatırken Gözyaşlarına Boğulmuştu.. Buyrun okuyalım..
Genç Kardeşimizin Mektubu :
Ben İstanbul üniversitesinde amerikan dili ve edebiyatı 2. sınıf öğrencisiyim. Her okula gidişimde 2 senedir içim öyle yanıyor ki, o kadar ızdırab çekiyorum ki anlatamam. Okul kapısından içeri girdiğim zaman sanki sırtıma o koca edebiyat fakültesini yüklüyorlar. Herkesten utanıyorum. Anama ya da babama da diyemiyorum bir şey. Bir garip, bir mahzun içim. Ben o okulda okuyamıyorum bir erkek olarak. Ortama girdiğim zaman benliğimi kaybediyorum. Bazen düşündüğüm zaman hasta oluyorum. Okul çok berbat, şartlar çok berbat. Ne olacak mezun olduğum zaman bilmiyorum.
İngilizce öğretmeni olursun diyorlar ama o zamana kadar ben bende kalan azcık benliğimide muhtemelen kaybetmiş olacağım.
Vallahi hocam müsade edin geleyim size talebe olayım. Yâda yardımcınız olayım, sizin kitaplarınızı taşırım, ayakkabılarınızı boyarım her sabah.
Sizin taşıdığınız ağırlıkları taşır hizmet ederim size. Ama bu okuldan kurtulayım. Çünkü artik hiç bir mihneti kabul etmeye gücüm kalmadı. Babam var elhamdulillah. Ama babasız gibiyim. Anam var ama anasız gibiyim, hiç bir şeyin tadı yok. Kalbim yenik düşmüş hüzünlere. Sizin metinlerinizi
çeviririm İngilizceye ama yanınızda olayım. Zira sadece sizi izlediğim zaman rahat olabiliyorum. Sadece sizi dinlediğim zaman aklıma geliyor Rasulullah sav. Ben beni anlamadım, siz beni anlarsanız hocam. Küfleniyorum...
Mustafa İslamoğlu Hocanın Cevabı :
Ağlattın beni çocuk. Yaktın içimi. Ya hocan ne yapsın. Her gün dünyanın dört
bir yanından yüreği bin pare birçok genç erkek ve kadın "imdat" diye çığlık
atıyor. Buna bu garip Mustafa kulun yüreciği nasıl dayansın. Nasıl yetişsin
her birine? Nasıl, hangi zamanla, hangi imkânla, hangi güçle tutsun
ellerinden, okşasın başlarını? Nasıl; nasıl yapsın bunu?
Bunu yapamayınca nasıl içini ateş basmasın? Nasıl yüreğine kanlı yaş
akıtmasın? Nasıl ağlamasııııııııın?
Benim büyük ailemin yaralı çocukları! Size sesleniyorum.
Ne olur dirençli olun. Dayanıklı olun. Siz Müslümansınız. Müslüman Allah’a
teslim olmuş adam demektir. Allah'a dayanmış adam demektir. Allah yokmuş
gibi konuşmaz. İmanı en büyük imkân bilir. Hayatın nesnesi olamaz.
Öznesidir. Sürdürülebilir bir Müslümanlığı yaşar. Olgunlaşmanın bir anda
olmayacağını bilir.
Ne olur aziz gençler! Beni daha fazla ağlatmayın. Beni üzmeyin. Metin olun.
Sabırlı olur. Sebatlı olun. Kendi ayaklarınız üstünde durmayı öğrenin.
İmanınızı kullanın. Allah'a sigortalanın. Vallahi bu kadar yük bana da ağır.
Ben kendi yükümü çekemiyorum. Acıyın. Siz bir kendinize dayanamıyorsunuz. Ya
ben yüzlercenize nasıl dayanayım?
Sanıyor musunuz ki alıştım, şerbetliyim? Hayır vallahi. Her biriniz için
eğer çözüm olsaydı sabahlara kadar başım secdede gözyaşı dökmekten zerrece
imtina etmezdim. Ama bu size çözüm olmaz. Kömür elmas olmak için çok büyük
basınç altında kalacak. Başka yolu yok.
Sevgili Muhammed. Yüreğinden melekler öpsün. Bir dersimden
sonra gelebilirsin. Ama gelince de ki: hocam, ben kendi yükümü kendim
taşımaya karar verdim? Olmaz mı?
Vesselam, veddua.