Fırtınalı bir hayat yaşadı, pes etmedi. Hapse atıldı, üşüdü. Doğru bildiğinden dönmedi. Zor zamanlarda dik durdu. Ders aldı, ders verdi. En çok ihtiyaç duyulduğunda vefa gösterdi. Kalabalıklar içinde yalnız yürüdü; ama küsmedi. Kara bulutlar ansızın güneşini kapatınca, ‘sonsuzluğun sahibi’ne ulaştı. O Son Reis’ti. O Muhsin Yazıcıoğlu’ydu.
“Hep dik durdu. Boyun eğmedi. Ölümünün ardından kendisine gösterilen saygının ve muhabbetin ardında bu var. Onun dümdüz kişiliği, delikanlılığı.” Fatih Altaylı
“Muhsin Yazıcıoğlu telefonda bebeklerim için yazdığı şiiri okuyordu ve ben, loğusa Balçiçek, hattın diğer ucunda ağlıyordum. O şiiri bir türlü alamadım. ‘Bir ara yazar veririm’ dedi, yine olmadı.” Balçicek Pamir
“Yazıcıoğlu kesintisiz demokrasinin yanında cesurca yer aldı.” Şamil Tayyar
“Askerler dayak attığında birbirimize yardım ediyorduk. Muhsin Bey vatanı satacak insanlar olmadığımızı, anlamıştı. Bu şekilde hayatının son bulmasından ötürü üzüldüm."Dev Yol liderlerinden Nasuh Mitap hücre arkadaşı.
“Evet, Muhsin Yazıcıoğlu 70’li yılların Ülkü Ocakları başkanıydı. Ve o yıllarda akan kanda önemli sorumluluğu olan insanlardan biriydi. Ama herkes gibi onun da değişme hakkı vardı ve o bu hakkı kullandı.” Gülay Göktürk
Bir toplumu bir arada tutan değerler, ortak duyarlılıklar vardır. Yazıcıoğlu, yaşadığı kazayla bu duyarlılıkların hatırlanmasına vesile olmuştur. Siyasi tartışmaların, gerginliklerin, hesapların ötesinde Türkiye’nin insanlarına ortak bir gök kubbemiz olduğunu hatırlatmıştır. Bu kitap Yazıcıoğlu’nun yaşamını, fikirlerini en önemlisi ise ülkesi adına gösterdiği değişimi anlatmaktadır. Aynı zamanda yaşanılan elim kazanın öncesi ve sonrası ile ortaya çıkan birçok soruya cevap aramaktadır.