]Musibet ve belalara farklı bir açıdan bakmayı denediz mi hiç!
Denemedinizse gelin bir de bu yönden bakmaya çalışın: Musibetler, bizleri Allah’ın dergâhına sevk edip, oraya yönlendirmek için birer kader kamçısı hükmündedirler.
Hatalar ve başımıza gelen felaketler, imanın zayıflığından kaynaklanan hataların sonucudur.
Musibetler, mutlak olarak şer olmadığı gibi, bazen mutlulukta felaket olduğu gibi felaketten saadet de çıkabilir.
Musibet, insanın haddi aşmışlığının sonucu, ona verilecek olan mükafat ve ihsanın da başlangıcıdır.
Musibetin darbesine karşı şikayet etmek suretiyle elbette aciz ve zayıf insanlar ağlar, fakat unutmamalı, haller ancak O’na arz edilmeli, O’ndan şikayet etmemelidir. Her musibette bir çeşit nimet vardır.
Bazı zamanda ve bazı kişiler için bela ve musibet, Allah’ın bir lütfudur
. Maddi musibetleri büyük gördükçe büyür, küçük gördükçe de küçülür.
Masum kul, günâhkârların çok olduğu yerdeki musibetten nasibini alır.
Atmaca kuşunun serçelere sataşması, görüntü açısından rahmete uygun düşmüyormuş gibi görünse de aslına bakıldığında, o serçenin uçma kabiliyetinin, sataşma ile ortaya çıktığı anlaşılacaktır.
Nûrânî âlemlere giden yol, kabirden geçer. En büyük saadetler, büyük ve acı felaketlerin sonucudur. Musibetle karşılaşmayan insan yok. O halde hatalarla, dertle, sıkıntıyla ve belalarla beraber yaşamayı öğrenmeliyiz. Ne dersiniz?
ALINTI